Kitap Adı: Oniks
Seri Bilgisi: Lux#2
Yazar Adı: Jennifer L. Armentrout
Sayfa Sayısı: 395
Tür: New Adult
Yayınevi: DEX
Bi saniye kitabı yeni bitirdim bi soluklanmam lazım
Tamam hazırım, başlayabiliriz!
İlk önce şunu söyleyeyim ben Jennifer'a Melez Sözleşmeleri#3 yüzünden küsmüştüm.
Yeri gelmişken ona da tavrımı koyayım.
Oniks'i de okumayacaktım ama baktım tüm blog alemi çocuğu almış himayesine. Biri o benim der biri yok ben paylaşmam biri anneannemi keserim onun için, alla alla dedim noluyo ki bu kitapta. Böylece başladım.
Kitabın ilk yarısında bunların arasındaki tensel tinsel gerilim beni gerdi artık okurken üzerimden dumanlar çıkmaya bacaklarım kollarım kendi kendine kasılıp milleti yumruklamaya başladım. Allahım sana geliyorum dedim bunlar bi şeetsede bizde kurtulsak.
Daha da gerilemez artık bunlar dedim bu seferde dokununca birbirlerine kıvılcımlar yok bi elektrik akımları yok birbirini bi çarpmalar başladı. Burda olsa kurşun dökerdik bi şeyleri kalmazdı ama elin cahil amerikalısı ne bilecek.
Daha sonra araya okula yeni gelen sörfçü yakışıklı Flake girdi. Dur bi dakka Brian mıydı adı? Brad de olabilir ya da Bart, bi ara Daemon Bartholomew da dedi. Neydi la bu çocuğun adı? Neyse en son Bilbo demişti bende ona Bilbo diyeceğim.
Bu Bilbo belli yani adam sayko başka ne olabilir ki? Ha Kat ha ne olabilir? Hadi bi taş baktı yanlışlıkla sana anladım ikincisi ne alaka. Sen git Daemon'a kök söktür! Yok beni sevemez yok bilmem napamaz. Bu kadar özgüvenin yerlerdeydi de bu Boris'in senden hoşlanacağını nerden çıkardın. Oh iyi yaptı sana o da.
Tabi iyi yaptı ama savaşlarda hep masumlar önce ölürmüş. Yan karakterlerden birine maalesef veda ettik. Üzülmem ağlamam dedim ama içim parçalandı, ona bu iki kitap boyunca ısındığımı hiç farketmemişim hele Oniks'in sonlarına doğru çok sevmiştim. Ölümü kimin suçu bilin bakalım?
Bu kitapta nedense Kat'in tavırlarına bi gıcık oldum. Sen, bak sen diyorum sen ki kitap kurdu nice kurguyu yemiş yutmuş bir kızsın, amerikalısın, nasıl nasıl insanların gülüşlerine bakıp, hmm çok sinsice, şu tavırları çok tutarsız bilmem ne deyip onlara kanmaya devam edebiliyorsun. Seni uyardılar, senle konuştular ama sen maşallah inadım inat kıçım iki kanat dedin birilerini kırdın, insanları boşladın, kendini yaraladın, yalan söyledin.
Hem ben bu kötü adamları da anlamadım sen yılların casusu ol bunun için eğitim al bi yüzündeki gülüşleri kontrol edeme. Kat'in yerinde daha akıllı biri olsaydı üçle dördü toplayıp sekizi rahatlıkla bulabilirdi
Kitap sonlara doğru şaha kalktı, dengeler değişti. Tehlikede olan Luxen ırkı iken ibre bi anda özel insanlara döndü. Özel insanlar ne derseniz bi zahmet okuyun
Kitabın sonu ise benim beklediğim birşeydi ama ters köşe yaptılar yine böyle kaldım okuyunca;
Yayınevi ne dedi bilmiyorum ama benim acayip Opal'i okuyasım var. Beklesem mi beklemesem mi bilemiyorum. Biz bir Daemon'ı elektro şok aletsiz okuyamazken ikinci Daemon'ı nasıl kaldıracağız :(
Kısacası Jennifer yine karın ağrısıyla yazmış lönk diye bitirmiş kitabı. Bu kadınla aşk/nefret ilişkimiz var. Ona karşı ne hissedeceğimi bilemiyorum.
Yorumumu da Jen'e bi mesaj vererek bitiriyorum.
Jennnn bu sana;
İlk önce şunu söyleyeyim ben Jennifer'a Melez Sözleşmeleri#3 yüzünden küsmüştüm.
Yeri gelmişken ona da tavrımı koyayım.
Kitabın ilk yarısında bunların arasındaki tensel tinsel gerilim beni gerdi artık okurken üzerimden dumanlar çıkmaya bacaklarım kollarım kendi kendine kasılıp milleti yumruklamaya başladım. Allahım sana geliyorum dedim bunlar bi şeetsede bizde kurtulsak.
Daha da gerilemez artık bunlar dedim bu seferde dokununca birbirlerine kıvılcımlar yok bi elektrik akımları yok birbirini bi çarpmalar başladı. Burda olsa kurşun dökerdik bi şeyleri kalmazdı ama elin cahil amerikalısı ne bilecek.
Daha sonra araya okula yeni gelen sörfçü yakışıklı Flake girdi. Dur bi dakka Brian mıydı adı? Brad de olabilir ya da Bart, bi ara Daemon Bartholomew da dedi. Neydi la bu çocuğun adı? Neyse en son Bilbo demişti bende ona Bilbo diyeceğim.
Bu Bilbo belli yani adam sayko başka ne olabilir ki? Ha Kat ha ne olabilir? Hadi bi taş baktı yanlışlıkla sana anladım ikincisi ne alaka. Sen git Daemon'a kök söktür! Yok beni sevemez yok bilmem napamaz. Bu kadar özgüvenin yerlerdeydi de bu Boris'in senden hoşlanacağını nerden çıkardın. Oh iyi yaptı sana o da.
Tabi iyi yaptı ama savaşlarda hep masumlar önce ölürmüş. Yan karakterlerden birine maalesef veda ettik. Üzülmem ağlamam dedim ama içim parçalandı, ona bu iki kitap boyunca ısındığımı hiç farketmemişim hele Oniks'in sonlarına doğru çok sevmiştim. Ölümü kimin suçu bilin bakalım?
Bu kitapta nedense Kat'in tavırlarına bi gıcık oldum. Sen, bak sen diyorum sen ki kitap kurdu nice kurguyu yemiş yutmuş bir kızsın, amerikalısın, nasıl nasıl insanların gülüşlerine bakıp, hmm çok sinsice, şu tavırları çok tutarsız bilmem ne deyip onlara kanmaya devam edebiliyorsun. Seni uyardılar, senle konuştular ama sen maşallah inadım inat kıçım iki kanat dedin birilerini kırdın, insanları boşladın, kendini yaraladın, yalan söyledin.
Hem ben bu kötü adamları da anlamadım sen yılların casusu ol bunun için eğitim al bi yüzündeki gülüşleri kontrol edeme. Kat'in yerinde daha akıllı biri olsaydı üçle dördü toplayıp sekizi rahatlıkla bulabilirdi
Daemon'a üzüldüm. Bana böyle davransa Kat sonuçları çok kötü olurdu. Zavallı da öküzlükten eser kalmamış. Hediyeler, şımartmalar kitap boyunca kıza oy kedi canını seni dedi durdu.
Kitap sonlara doğru şaha kalktı, dengeler değişti. Tehlikede olan Luxen ırkı iken ibre bi anda özel insanlara döndü. Özel insanlar ne derseniz bi zahmet okuyun
Kitabın sonu ise benim beklediğim birşeydi ama ters köşe yaptılar yine böyle kaldım okuyunca;
Yayınevi ne dedi bilmiyorum ama benim acayip Opal'i okuyasım var. Beklesem mi beklemesem mi bilemiyorum. Biz bir Daemon'ı elektro şok aletsiz okuyamazken ikinci Daemon'ı nasıl kaldıracağız :(
Kısacası Jennifer yine karın ağrısıyla yazmış lönk diye bitirmiş kitabı. Bu kadınla aşk/nefret ilişkimiz var. Ona karşı ne hissedeceğimi bilemiyorum.
Yorumumu da Jen'e bi mesaj vererek bitiriyorum.
Jennnn bu sana;